Once Upon A Time

9 Ekim 2010 Cumartesi

Almanlari "Mesut" ettik...

Gunlerdir beklenen, Almanya - Turkiye, A Milli Futbol maci, maalesef Almanya'nin 3-0'lik galibiyeti ile sonuclandi. Macin basindan sonuna kadar, oldukca etkisiz kalan A Millilerimiz, buyuk bir hayal kirikligi yaratti. Aslinda, Guus Hiddink'in, sahaya cikarttigi 11, sanki bu maglubiyetin habercisi gibiydi. Uzun zamandir, kendi takiminda birakin ilk 11'de oynamayi, oynadigi zaman, kayda deger bir futbol sergileyemeyen Ozer Hurmaci ve Sabri Sarioglu gibi futbolcular ilk 11'de sahadaydi. Ozellikle, sag kanatta oynayabilecek olan Sabri'nin, inatla sol kanatta oynatilmasi ve Almanlarin, o kanattan gelen ataklarina yerinde mudahale edememis olmasi buna en guzel ornek. Orta sahada ise, Emre ve Aurelio gibi futbolcularimizin etkisiz kalmasi, farkli maglubiyete neden oldu. 22. dakikada, sakatlanarak oyundan cikan Aurelio'nun, sol arka adalesinde yirtik tespit edildigi ve Sali gunu Azerbeycan'da Baku'de oynayacagimiz macta yer almasinin mumkun olmayacagi belirtildi. Aurelio, yaklasik 1 ay sahalardan uzak kalacak.

Ve macin kilit adami ve gunlerce hakkinda yazilan cizilen Mesut Ozil. 79. dakikada attigi gol ile, Almanya'nin rahatlamasina yardim etti. Mactan once; " gol atarsam nasil sevinirim, bilmiyorum" diyen Ozil'in, golden sonra sakinligi dikkattlerden kacmadi. Mac boyunca, ayagina gelen her topta, Berlin Olimpiyat Stadi'ni dolduran 60.000 Turk taraftar tarafindan yuhlanan Ozil, herhalde hayatinin en zor maclarindan birini oynamis oldu. Ancak, Almanya Milli takimi icin de ne kadar onemli bir oyuncu oldugunu bu sayede bir kere daha gosterdi.

Hiddink ile 2 maci da kazanan A milli Futbol Takimimiza soguk dus etkisi yapan bu maglubiyetten sonra konusan Hiddink, Dunya 3. cusu ile oynadiklarini ve bu maglubiyetin normal olabilecegini soyledi. Yanlis yaptin Dutchman. Bu varsayimdan yola cikarsak, demek ki Dunya 13. cusu ile oynayip yensek, bizim icin bu da normal olacakti ha? Bence, bunca yillik kariyerine, bu aciklama hic yakismadi. Dusunuyorum da, bu aciklamayi, Ersun Yanal ya da baska bir Turk Teknik Direktor yapsa ne olurdu? Soyleyeyim. Aninda kovulurdu. Turkiye'ye gelen yabanci teknik adamlari anlamak bazen gercekten zor oluyor. Sozlesmelerindeki maddeler yuzunden, bu sekilde konusuyorlarsa hele, gercekten hos karsilanmasi mumkun degil. Malum, sozlesmelerine, alacaklari / verecekleri tazminatlari oyle guzel yaziyorlar ki, hani tabiri yerindeyse "yerse" demeye getiriyorlar ve olasi bir fesihte, anlasma yaptiklari takimlar icin kabus olabiliyorlar...


HAMIS: Almanlari "mesut" ettik ve "ozil"imize boynumuz bukuk donduk! :).

7 Ekim 2010 Perşembe

Joachim Low'un biyiklari...

Alman BILD gazetesi, Alman Milli takim teknik direktoru, Joachim Low'un, biyikli fotografini koyarak, hala Turklerle olan iliskisine dair esprili bir yaklasimda bulundu. 

BILD, photoshop yardimiyla, Low'e biyik yaparken, Turklere ne kadar benzedigini vurgulamak istediklerini, asla hakaret etmeyi amaclamadiklarini da belirtti. Aslinda, bunu yaparken su konulari daha cok onemsemisler...

Joachim Löw'ün lakabi "JÖGİ". Turkce'de de çok "Ö" harfi var.

Low, Fenerbahce ve Adanaspor'u calistirdi. Yardimcisi da, Harun Arslan adli bir Turk idi. Harun Arslan hala Low'e danismanlik yapiyor.

Low'un hala Turkiye'de gorustugu pek cok arkadasi bulunyor.

Joachim Low, gecen sezon, Galatasaray-Fenerbahce derbisine davet edildi.

Low, biraz Turkce konusuyor. 

NTV Spor'da yapilan roportajda Low'e, "biyik birakmak ister misiniz" sorusuna, "Hayir, ben 30 sene once biyik birakmistim. Artik boyle birsey dusunmuyorum..." diye cevap verdi...

Her ne olursa olsun, Turklerin, hala "biyikli" olarak taninmasi, bu yazidan ve fotograftan cikartilacak tek sonuc. Her ne kadar devlet buyuklerimizin, Turkiye artik cogu dunya ulkesine kafa tutacak kapasitede. Gun gectikce buyuyor. Ozellikle, sporda aldigimiz basarilar ile dunya bizi daha yakindan taniyor... Ama bunlarla degil, biyiklarimizla taniniyor olmak pek hos degil. Mesela, Kapalicarsi ve benzeri mekanlarda hala fes satiliyor. Bunlari alip, ulkesine donen turistler, bizim hala fes giydigimizi dusunduruyor kendi vatandaslarina. Oncelikle, bu imajlari yoketmek gerekiyor. Ne kadar buyursek buyuyelim, pek cok konuda ilerlemis olalim, Osmanli'dan bu yana gelen, bazi imajlari silmedikce, maalesef, biyiklarimizla, fesimizle anilacagiz. 

8 Ekim 2010 Cuma gunu, Almanya ile oynayacagimiz milli maci kazanirsak, BILD'in, nasil bir baslik atacagini simdiden merak ediyorum dogrusu. Ve umarim, Mesut, gol de atsa, hakkinda olumsuz seyler yazilmaz. Bu bir tercihtir ve tercihlere saygi duymak gerekir. Alman Milli Takimi'nda oynamasaydi, Jose Mourinho, Mesut'u gorebilecek ya da yine de Real Madrid'e alabilecek miydi dersiniz? Acikcasi, hic sanmiyorum. Bu tur sampiyonalar, vitrindir. Ve futbol bireysel degil, takim oyunudur. kisisel beceri tabii ki onemlidir ve takima katki saglar. Buna en guzel ornek de Messi'dir. Barca'da, firtina gibi esen, goller atan Messi, ne yazik ki, Arjantin adina hayal kirikligi olmustur. Barca'da, aldigi paslar, girdigi pozisyonlar, Arjantin Milli Takimi'nda yetersiz kalinca, Messi ne yapabilir ki? ya da benzeri futbolcular???


HAMIS: Karadenizliye sormuslar, neden biyiklarin var? Bizde, onemli olan seylerin alti cizilir" demis... :)) TURKIYE'nin altini cizmek icin iyi bir firsat bu mac. Auf wiedersehen BIYIK, wilkommen SINEK KAYDI... :)

3 Ekim 2010 Pazar

Kenan Sofuoglu 2010 Supersport Dunya Sampiyonu oldu!

Kenan Sofuoglu...1999 yilindaki depremde gocuk latinda kalip, 2001'de seref kursusune cikan Milli Sporcumuz... 2007'den sonra bir kere daha Dunya Sampiyonu oldu ve adini tarihin sayfalarini altin harflerle yazdirdi.

Eurosport'ta izledim canli olarak. Insanin, bu tur yarislarda, kendi ulkesinden birinin yaristigini gormesi ve sampiyonluga aday olmasi, oyle gurur verici ki! ustelik, nasil bir hayat ve yasam tarzindan buralara geldigini biliyorsan! Evleri yikildi, agabeyi yarista kaza gecirip vefat etti. Ama o hic yilmadi. Eskiden odunc karavan ile yarismalara giderken, simdi 3 tirlik bir ekibi var. Azmin zaferi bu iste. 

Sezonun son kosusu olan 13. ayak mucadelesi, Fransa'nin Magny Cours Pisti'nde yapildi. Kenan, ilk cepte (pole position) basladigi yarışta, 16 puanlik avantajini da kullanarak riske girmedi. Ve rahat bir yaris cikarmasina ragmen Irlandalı Eugene Laverty'nin ardindan ikinciligi elde etti. Böylece toplamda puanını 263'e tasiyan ve Hollanda'nın HANNspree Ten Kate Honda takımı adina yarisan Sofuoglu, sezonun ''en buyugu'' olma basarisini gosterdi. Kenan, ilk kez 2007 yilinda yasadigi Dunya Sampiyonlugu'na, 3 yil aradan sonra ikinci kez ulasarak kariyerine yeni bir basari daha ekledi.

Acikcasi, bu tur zorluklari yasasaydim, asla birsey yapmak istemezdim. Basimi one eger, ne yapayim, bunu ad gorecekmisiz diyip, bir koseye cekilirdim. Helal olsun Kenan'a. Demek ki, en basit bir olumsuzlukta bile, yilmadan, herseyin uzerine gidip, imkanlarimiz dogrultusunda, dipten yukari dogru cikmanin yollarini aramamiz gerekiyor. 

HAMIS : Basarisiz olmaktan degil, basaramamaktan kork!

SCUBA Days... Vol. 1

Yillardir yapmak istedigim ama bir turlu firsat bulamadigim SCUBA DIVING'i, bu sene , buyuk bir zevk ve biraz da terapi adina hakkini vererek yapma firsatim oldu. Ayvalik'ta kaldigim, 45 gunluk sure zarfinda, once CMAS brovesini, daha sonra, sirasiyla PADI Advance Diver, Emergency First Responder ve Rescue Diver brovelerimi aldim. 2011 yilinda da Dive Master brovesini alip, Instructor olmak icin, bu, zevkli ve adrenalini yuksek hobiyi devam ettirmek istiyorum. Hobi diyorum, cunku dunya uzerinde, henuz bir spor dali olarak kabul edilmiyor. Cunku, herhangi bir yarisma programi yok. Umarim, ileride, cesitli kategorilerde yarismalar da duzenlenir ve artik bir spor dali olarak anilmaya baslar.

Evet, oncelikle SCUBA nedir biraz sizlerle paylasayim. SCUBA'nin kelime anlami : Self Contained Underwater Breathing Apparatus. Yani; Kendi Uzerinde Tasinabilen Sualtinda Soluma Aygiti'nin basharflerinden olusan bir dalis disiplinidir. Hepimizin, kucuk yaslarda, televizyonda izledigi ya da cesitli kaynaklardan okudugu Jacques Cousteau ve arkadasi Emile Gagnan'in, 1942 yılında gelistirdikleri bir soluk alma aracı (ki buna regulator deniyor),ile sualtina indirdikleri basınclı hava dolu bir tup, sualtinda soluyabilmeyi ve ilk kez yuzeye bagli kalmadan sualtinda ozgurce dolasabilme olanagini saglamistir.

Scuba icin gerekli malzemeleri nerden alacagim konusunda uzun suren arastirmalar yaptim. Yurtdisindan pek cok site ile yazistim, fiyat aldim. Yurtdisindaki sitelerin/firmalarin urunleri, gercekten cok hesapli idi. Kargo ile siparis edecegimi dusunuyorken, isin icine, gumruk girdigini UPS'ten ogrendim. Ve €1500 tutacak urunler icin odeyecegim gumruk bedelinin 700 TL'yi gecegini ogrendigimde, MARINTEK'ten (www.marintek.com) almaya karar verdim. Simdilerde, arkadasim olan ve satistan sorumlu Sevan Pehlevan, gercekten isinin ehli ve bana malzemeleri en ince ayrintisina kadar tanitti. Ben, liste ile gitmistim. Ancak, bu anlatimdan sonra, tabii ki hersey degismis oldu. Bana "sen karar ver, ben birsey demiyorum" diyerek, beni hem bilgilendirdi, hem de uygun ekipmani almami sagladi. Tesekkurler Sevan... 

Ve, 5 Agustos 2010'da, ilk dalislarimi yapacagim Ayvalik Diving Center'da, dalis gunlerim basladi. Ferdi Yuksel ile 6 dalis yapip, CMAS brovemi aldim (Captain Cousteau’nun Fransa'da dalis isaretlerinin ortak kullanimini saglamak, dalisi daha guvenli ve sistematik hala donusturebilmek icin kurduğu 5 kıtada 83 Federasyonun bagli bulundugu -Confederation Mondiale des Activites Subaquatiques- Dunya Sualtı Konfederasyonudur). Daha sonra yaptigim arastirmalarda, PADI Dalis Disiplini'ne (Professional Association of Diving Instructor - Amerikan Kurulusu olan Padi bir konfederasyon degil dunyanın 7 bolgesinde ofisi olan bir sirkettir) daha yakin gordum kendimi ve buyuk bir tesaduf sonucu, dalislarimi yaptigim teknede PADI Instructor Yusuf Gedikli hocamla tanistim ve bundan sonraki dalislarimi yapacagim MAVI TUTKU Diving Center'a da boylece adim atmis oldum. Baybora ve Serap Gizep hocalarim da bana cok yardimci oldular. Zaten aylardir bu konuda arastirma yapiyordum. Ancak, karsilikli konusmak ve birebir soru-cevap seklinde bazi seyleri ogrenmek farkli oluyor tabii. Bana, dunyada 150'ye yakin farkli dalis disiplini oldugunu, bunlarin icinde en taninmis ve kullanilanlarinin PADI, CMAS ve SSI bulundugunu, ancak, Turkiye, Sualti ve Cankurtarma Federasyonu'nun (TSSF) sadece CMAS disiplinini kabul ettigini, digerlerinin TSSF tarafindan bir gecerliligi olmadigini, ancak dunyada nereye gidilirse gidilsin PADI, ISS gibi dalis disiplinlerinden alinan brovelerin, CMAS'a oranla daha cok bilindigini ve tanindigini soyledi. Ben de hem bu yuzden, hem de verilen egitimlerin daha ciddi ve sistemli oldugunu dusundugumden, bu disipline gecmeye karar verdim ve Advance Diver Brovemi (yani CMAS'ta 2. yildiza esdeger) PADI'den aldim. Bundan sonra, alinmasi gereken, Emergency First Responder ve Rescue Diver broveleri icin gerekli egitimleri de tamamlayip, 2 broveyi daha almis oldum.

Sualti, gercekten muhtesem bir yer. Baliklar, bitkiler, sualti canlilari, ozellikle, dunyada sadece Ayvalik ve Italya'da bulunan Kirmizi Mercanlari (red coral) gormek, muthis bir duygu. Ayvalik'ta 40-45 m. lerde bulunan Kirmizi Mercanlari gorecegim aklima gelmezken, 50 cm kadar yanasabilme firsatini yakaladim. O derinlikte, renkler ozelligini yitiriyor. Kirmiz Mercanlar siyah gorunuyor ve fenerle baktiginizda, bir anda Kirmizi oluyorlar. Dalislara baslamadan once ilk ogretilen seylerden biri, sualtinda gordugunuz hicbirseyi yukari cikarmayin ve kesinlikle dokunmayin. Cunku, bize zararsiz gibi gorunen pek cok bitki ve canli, oldukca zehirli ve oldurucu ozellige sahip. Bunlardan biri Anemon bitkisi. Yanlis hatirlamiyorsam 7-8 cesidi var ve hepsi de zehirli. Oldurucu bir etkisi yok ama, elinizi surdugunuz anca, kasinti, yanma hissi veriyormus. Ve, kazara da olsa degmeniz durumunda, kesinlikle tatli su surmeyeceksiniz. Amonyak, yoksa, dogal amonyak (cis) kullanmaniz gerekiyor!!! :) Bunun yaninda, sualtindaki herseyin bir anlami ve gorevi var. Acilmis ve bos bir midye, "aman canim, ne olacak, bos ve canli degil nasilsa" diye yukariya cikartildiginda, kucuk balik evini kaybetmis olabiliyor, hic dusundunuz mu? Diyeceksiniz ki, 1 tane degil ki, yuzlerce, binlerce midye vb... seyler var. 1 tane alsam ne oalcak ki? Bir tek sen almiyorsun ki? Sualtina dalan onca insan oldugunu unuttun mu? Hepsi 1-2 birsey alsa, sualti faunasina zarar vermis oluyor. Lutfen dikkat!

Dalislarim suresince 45.6 m. indigim en derin nokta idi. Dalislara basladigimda, birakin 45 m.'yi, 10-15 m.lere dalacagim bile aklimin ucundan gecmezdi. Hatta, Mavi Tutku'nun kaptani Cem Balci, bir gun anforalarin oldugu yerde dalis yapmisti. Derinlik, 20-25 m. idi ve ben henuz o metrelere inecek egitimi tamamlamistim ve dedim ki: Ne oldu yani? Anforalara indiniz, basiniz goge mi erdi? :) (aslinda kiskanmistim o an icin, ne yalan soyleyeyim?) Ve 4-5 dalis sonra, ayni noktaya ben de indigimde, belki basim goge ermedi ama, yuzyillarca once, Ipek Yolu'na giden gemilerin batmasi ile dipte kalan anforalari gorunce, tarihin tozlu sayfalari gozumun onune geldi ve buyuk bir mutluluk yasadim. Dalis bitip, tekneye ciktigimda, Cem Kaptan'a, hakliymissiniz kaptan. Muthisti, dedim, Sadece guldu... Ve maalesef, soylendigine gore, Anfora dagi gibi olan nokta, artik elinizle sayabileceginiz kadar miktarda anfora ile basbasa kalmis durumda!

Bu konu hakkinda yazacak o kadar cok seyim var ki... Zaman zaman, burada paylasmak, sanirim, hepsini bir cirpida yazmaktan daha guzel ve anlamli olacak...


HAMIS : Sualtinda gordugun herseyi, sadece ama sadece beynine kazi. Imkanin varsa, fotografla. Ama, can't touch this! (Kulaklarim cinlasin MC Hammer...)

2 Ekim 2010 Cumartesi

Bill Clinton, Bilgi Universitesi'nde idi...

Turkiye’ye gelen ABD'nin 42. Baskani ve Laureate International Universitesi Onursal Baskani Bill Clinton, carpici aciklamalarda bulundu.

NTV'den canli yayinlanan konusmasinda, Türkiye'nin Ortadogu'da onemli bir role sahip oldugunun altini cizdi. ''Ortadogu'nun size dun de ihtiyacı vardı, bugun de var, gelecekte de olacak." Turkiye'ye buyuk gorev dusuyor'' dedi. Clinton, Balkanlardaki gelismelere de deginerek, Bosna Hersek'teki dini liderlerin onemini 15 yıl once anladigini ve bu kisilerle gorustugunu anlatan Eski ABD Baskani Clinton, Turkiye'nin cevresindeki ulkelere ilham kaynagi oldugunu da vurgulayarak demokrasi ve ozgurlukler konusunda harcanan cabalari buyuk takdirle karsiladigini sozlerine ekledi.

Dikkatimi ceken sozlerinden bazilari ise soyle...

"... Ekmek olmadan insanın yasamasi mumkun degil. Bu yasananlarin siradan insanlar uzerinde nasıl etki ettigini izlemek lazim..."
 "... Hayatimin buyuk bir kismini, fakir ulkelerde fakir yerlerde geciriyorum. Yoksul ulkelerde ya da sahara alti afrika ulkelerinde hickimse boyle bir toplantiya katilmadi. Su anda burada otururken cepte oldugunu varsaydiginiz herseyi bir dusunun. Orneğin isiklar kapansa, guvenli bir sekilde bir bardak su icemiyor oldugunuzu dusunun. Baskanken de gitmistim o ulkelere. Her zaman cok mesguldum. Onlari su anda gorebildigim gibi goremiyordum..."

"...Yasadigim ikinci evin su tesisatı yoktu. Tarimla geciniyorduk. Kendi ulkemde gerceklesen pek çok degisime de taniklik ettim. 1993'te de bir ornek vermistim. Bu salondaki herkesin cok basit bir cerceveye ihtiyaci var. Buna butun gorunur su anda dunyada catismali konulari ele almasi gerekiyor. Piyasa, ki tabii ki muhtesem birsey. Gencligimde, 3 tane ulusal kanal ve 3 tane ana haber vardi..."

"... Dunyanin 3. sorunu, 20. yuzyildan bizim enerjiyi uretme ve tuketme halimiz, dogayi cok olumsuz bir sekilde etkiliyor. Dun, Istanbul Bogazi'na bakiyordum ve o kadar gec bir saat olmasına ragmen, pek çok gemi geçiyordu. Kuzey Kutbu'nda bir erime soz konusu. Bu erime devam ederse Kuzey Amerika yasanmaz bir hale gelebilir. Su andaki karbondioksit gazlarındaki artis devam ederse 2050 yilina geldigimizde, New York'taki en degerli gayrimenkul bolgesi tamamen yok olabilir. Ote yandan 4 Avrupa ulkesi Isvec, Danimarka, Ingiltere gibi ulkeler ABD'den cok daha iyi durumdalar. Cok daha yuksek gelirler soz konusu. Bunun temel sebebi de enerjiyi kullanma sekillerindeki politikaları. Bunu biz de basarabilirsek bu buyuk bir kazanim. Bu sepeti doldurduk. Hic uzerine dusulmeden bile kendime soyle bir soru soracagim. Bu olanlar veya yapilanlar birbirimze karsi olan bu bagimliligimizi, iyi bir sekilde mi yoksa kotu bir sekilde mi etkileyecek. Ikinci olarak da sunu soylemek istiyorum. Turkiye bu kadar basarili oldugu için burada ekonomi ogreten 2 kisiyle tanistim. Umurunda olan butun Turk vatandaşlarinin, gecen yıl neden ekonomide bir kücülme oldugunu, ote yandan bu yil %10'luk bir buyumenin nasil yakalandigini sormasi 
gerekiyor. Bir dahaki sefere kuculmeyi onlemek için neler yapilmasi gerekiyor..."

Ve sunu da yazmadan gecemeyecegim. Konusmasi boyunca, Turkiye'ye ovguler yagdiran; buyume oranimizdan -ki oyle bir laf etti ki: Boyle buyumeye devam edersiniz, fakir ulkelerden, ulkenize gocler baslayacak! -, ekonomimize, global krizden cikisimizdan, Islam faktorumuze kadar... Neymisiz biz demek geliyor icimden. Diger taraftan da; bunlari bosuna soylemedi diye dusunuyorum. Hillary Clinton ve Barrack Obama'nin, ulkem adina "iyi" dusunceleri var sanirim. Altayapisini da ex-president Clinton hazirlar gibi oldu. Ne dersiniz?

Clinton'in son sozu de su oldu: "Nobody is perfect, but we can always be better" ...  

Bilgi Universitesi Mutevelli Heyeti'nden, Deniz Ulke Aribogan da, konusma sonrasi Bill Clinton'a, Pasabahce imzali, 1.100 TL. degerinde bir vazo hediye etti. (http://www.pasabahcemagazalari.com/Store/productDetails.aspx?categoryID=682&productID=9077&s=1)


Hamis : Good Bye Bill. Say hi to your wife!

Baslarken...

Merhaba herkese... 


Yillardir, pek cok blog yarattim. Kimi mesleki, kimi eglencelik ve kimi de seyahat vb... konular hakkinda idi. Bazen guncelledim, bazen unutuldu. Uzun zamandir, yeni ama, artik surekli guncel tutacagim bir blog yaratmaya karar verdim. Acikcasi, blog adini bulmak icin bayagi ugrastim. Bulacagim isim, birine ya da birseye ait olmamaliydi. Once; Hayatimin Rengi : Turuncu dedim, vazgectim. Cunku, turuncu ve cagiristirdigi seyleri yazmam gerekiyordu. Gunden kalanlar dedim. Yok, bu da olmazdi. Cunku, hayatima dair herseyi yazmam gerekecekti, vazgectim. En sonunda, Hayatimin Icinden Gecen Baloncuklar.... dedim ve basladim... 


Herkesin hayatinin icinden, baloncuklar gecer. Iyi ya da kotu pek cok ani birakir. Ama adi uzerinde. Baloncuk! hayatimizda kalici olmayan ama iz birakan pek cok seyi hatirlatiyor bana. Baloncuklar olustugunda, herkesi gulumsetir, bilirsiniz. Cocuklar pufff diye uflediginde, irili ufakli pek cok baloncuk havaya dogru yukselir ve bir sure sonra patlar. Ufacik cocugun yuzundeki gulumseme, bir anda tersine doner ve aglamakli olur. Biz de bunlari yasamaz miyiz?


Insanlar, kendi baloncuklarini yaratiyorlar farkinda olmadan. Yasadiklari hersey, once baloncuklar gibi olusuyor, sonra bir anda bum! Bazen, iyi ki patladi, dedigimiz, bazen de, keske sonsuz kadar bizimle olsa dedigimiz baloncuklar... 

Iste, ben de bu baloncuklarla ilgili yazilarimi paylasacagim zaman zaman. Olabildigince guncel ve okunabilir olmasina gayret edecegim. 


Herkes simdiden, keyifli okumalar...